Hani bazen bazı insanların tavizsiz yapılarının yanın kendini beğenmiş halleri vardır ya… Siz de ego ile sunulan tavırları yorumlamaya çalışıyorsanız o halde bu yazı oldukça işinizi görecek 🙂
İnsan, hayatı tamamen yanlış anlamıştır. Hayatı, doğmak, iyi bir yaşam sürmek, iyi beslenmek, iyi bir ev araba ve eşten ibaret sanır. Fakat bunları hayvanlar da bir ölçüde yapıyorlar. İnsanın farklı bir yönü var ve bu bilinçli olma yönüdür. İnsan düşünebiliyor, belli bir iradeyi ortaya koyabiliyor. Karar verebiliyor. Ancak yüzeysel yaşam, tüm bu karmaşadan daha tatlı görünüyor.
Hayat geçicidir. Kazan ye iç keyfine bak! Bu yanlış anlaşılma, hayattaki amacımızı da değiştirmiş ve insanların en fazla değer verdiği şey, yapay olarak toplum tarafından oluşturulan veya dayatılan ben merkezci yaklaşıma sahip egosu olmaya başlamıştır.
Bu Yazıda Neler Var
Ego Nedir?
Ego bir zihinsel programdır. Arzulardan güç alır ve onları gerçekleştirmek için bedeni kullanır. Ego insanların maske takmalarını zorunlu kılıyor. Bebeklikten yetişkin çağa kadar aile okul komşular, arkadaşlar dostlar, kişiye belli bir rol biçerler ve o rolün gereklerini yerine getirmesini beklerler. O rol başarılamazsa kişi o toplumdan aforoz edilir. En başta ailesi olmak üzere, arkadaş çevresi ve etrafındaki herkes onu dışlamaya başlar.
Kişi dışlanmamak için maske takmak zorunda hisseder. Gerçek kimliğini dışarıdan gelebilecek hamlelere karşı gizleme ihtiyacı duyar. Zamanla bu davranış kökleşir ve maskeler yüze yapışır. Kişi artık bölünmüş olur. Şizofren kişilik bölünmesi anlamına gelir. Bu tutum neredeyse, insanı akıl hastanesine kapatacak duruma getirebilir. Her şeye, egonun ihtiyaçlarını karşılamak için katlanılır. Anlaşılması gereken nokta, egonun ihtiyaçlarının, insanın gerçek ihtiyaçları olmadığıdır. Çünkü insanın ihtiyaçları sınırlıdır ancak egonun ihtiyaçları sınırsızdır.
Egodan Kurtulmak Maskelerden Kurtulmak Demektir
Belli bir amacı çaba sarf ederek gerçekleştirdikten sonra, yeni bir amaç daha doğar. Ondan sonra bir hedef daha belirir. Bunların sonu hiç gelmez. Bu hedeflerin asıl kaynağı arzularımızdır. Arzularımızdan güç alan ego, hep daha iyisini yapmak zorunda olduğumuz hissini sürekli besler. Biz de hedefe ulaşmak için, yalan söyler, kalp kırar, bazen şiddet gösterir ve gerekirse başkalarını ezeriz.
Hedef gerçekleştiğinde, geçici bir süre belli bir haz yaşanır. Sonra o hazzın yerini boşluk alır. Bu daha büyük bir boşluktur ve yine doldurulması gerekir. O boşluk da dolduğunda bu kez yine geçici bir mutluluk yaşanır, sonra daha büyük bir delik daha açılır. Yine doldurulması gereken daha büyük bir boşluk vardır. Ölünceye kadar bu boşluklar hiç eksilmez ve çıta yükselmeye devam eder.
İnsan Ne İster?
Acaba insanın, ego peşinde koşmasının ve ona kul olmasının asıl nedeni, başarı sonunda elde edilen haz kırıntıları mıdır? Evet! Kesinlikle, sonunda haz- zevk mutluluk olmayan hiçbir iş yapılmaya değmez. Bu nedenle biz aslında haz ve mutluluk istediğimiz için egonun emrinde bir oraya bir buraya koşuşturuyoruz. Fakat elde ettiğimiz haz kısa süreli oluyor. Bu da nefes almamızı sağlıyor.
Yani yaşamı devam ettirmemize ve yarına umutla sarılmamıza yardım ediyor gibi görünüyor. Ama aslında biz kesintisiz hazzı istiyoruz. Yani mutlak huzur arıyoruz. Kesintisiz mutluluğu istiyoruz. Bazılarımız bunun farkında değildir. Küçük hazlarla yetinmektedir. Ancak biz doğamız gereği sonsuza kadar mutlu olmaya odaklıyız. Biz insan olarak bunu istiyoruz.
Ego İle Elimizde Ne Var?
Elimizde, bize küçük mutluluk anları rüşvetini vadeden egomuz var. Asla iç dünyamıza yönelerek, gerçekte ne istediğimizi bilmek, kim olduğumuzu bulmak öğretilmedi. Tüm duyularımızı ve antenlerimizi dış dünyaya odakladık. İçerinin fısıltılarını bastırdık ve yok ettik. Bu da bizi makinelere dönüştürmeye başladı. Nasıl daha zengin, nasıl daha güzel, nasıl daha kaliteli ve nasıl daha…ların sonu asla gelmiyor. Hep daha iyisini elde etmeye çalışıyoruz. En zirve nokta bizim olsun istiyoruz.
Tüm hayat enerjimizi harcayıp en zirveye çıkmayı başardığımızda ne oluyor? Çıkılacak bir zirve kalmıyor. Amaçlar bitiyor. İnsanın 50 milyon doları 100 milyon dolar olunca mutluluğu artmıyor. Bu, belli bir eşik seviyesi ile sınırlıdır. En zirveye çıkıldıktan sonra gidecek hiçbir yer kalmayınca, en büyük bunalım da o zaman başlıyor. Artık küçük mutluluk kırıntıları, şampiyonu tatmin etmemeye başlıyor. Çıkılacak bir zirve de olmadığına göre, yaşamanın anlamı daha derinden sorgulanmaya başlıyor.
Bazıları akıl hastanesine gidiyor, bazıları intihar ediyor bazıları da dünyadaki metalarla aranan mutlak huzurun bulunamayacağını idrak ederek, yeni arayışlara çıkıyor. Oysa, dünya ve içindekiler, gelip geçici oldukları için, kesintisiz sabit mutlak hazzı veremedikleri gerçeği, onca zahmete girmeden anlaşılabilirse, o zaman kısa yoldan kesintisiz mutluluk yolu bulunabilir. Yani içsel sorguların, dışarıda amansız mücadeleye ve arayışa girmeden, en başından yapılması, hem enerjiyi ziyan etmeyecek, hem de kısa yoldan gerçek mutluluğun kaynağına erişilebilecek.
Gerçek mutluluk, mutluluğun peşinden koşmayınca elde ediliyor. Bir ABD Başkanı, mutluluk için, “ belki de mutluluk sadece peşinden koşulan hayali bir şeydir ve yoktur” demiştir. Gerçek mutluluk vardır ancak, dünyada peşinden koştuğumuz mutluluk, o gerçek mutluluk değildir. Elde edildikten bir süre sonra elden kayıp giden mutluluk, çöldeki bir seraptan daha gerçek değildir.
Tabi son yıllarda ego denilince akla gelen bir diğer konu Wiiliam William’ ın Ego Şarkısı… Ego beni kasar diyenlere ufak bir eğence olsun, iyi dinlemeler 🙂